
ALDAP'tan Gazze İçin Sumud Filosu Destek Çağrısı
Alanya'da düzenlenen etkinlikle Sumud Filosu'na destek verildi. Gazze ablukasına karşı vicdan, dayanışma ve adalet çağrısı yapıldı.
Gazze İçin Sumud Filosu: Sessiz Direnişe Destek
Alanya Dayanışma Platformu’nun öncülüğünde 44 ülkeden oluşan Sumud Filosu’na destek için anlamlı bir etkinlik düzenlendi. Program, Akdeniz’de süren uluslararası dayanışma organizasyonuyla eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.
“Sumud”, Arapça’da sabırla direnişi sürdürmek ve toprağa kök salmak anlamına geliyor. Bu kavram, sadece bir politik duruş değil; aynı zamanda insanlığın ortak vicdanının sesi haline gelmiş güçlü bir direniş biçimi.
Etkinlikte Gazze’deki ablukanın, sadece fiziksel değil; düşünsel, duygusal ve insani bir kuşatma olduğuna dikkat çekildi. Gazze’de sistemli olarak süren sivil katliamlar karşısında sessiz kalınmaması gerektiği vurgulandı.
Sumud Filosu, yalnızca insani yardım taşıyan bir girişim değil; unutturulmaya çalışılan acıları hatırlatan, görünmeyeni görünür kılan etik bir eylem olarak tanımlandı. Bu bağlamda yapılan çağrılardan bazıları şunlardı:
Gazze’ye acilen denizden insani koridor açılması,
Karadan ve havadan yardım için uluslararası girişimlerin hızlandırılması,
Soykırım suçlularının yargılanması ve Türkiye’deki çifte vatandaşların hesap vermesi,
İsrail’e lojistik destek sağlayan taşımacılık faaliyetlerinin sonlandırılması,
Türk vatandaşlarının güvenliği için devlet güvencesi sağlanması.
Etkinlik, “Tanıklık da bir direniştir” vurgusuyla son buldu. Katılımcılar, sessizliğe karşı durmanın ve vicdani sorumluluk almanın önemini yeniden hatırlattı.
Basın Açıklamasının Tam Metni!
Bismillahirrahmanirrahim!
Aziz Dostlar, Kıymetli misafirler
Filistin’de kullanılan sumud kavramı, Arapça’da “sabırla dimdik durmak, toprağa kök salmak” anlamına gelir. Sürgün, işgal, yıkım ve savaş karşısında evlerini terk etmeyen, kalmaya ve direnmeye kararlı insanların sessiz ama güçlü ifadesidir.Yalnızca bir politik duruş değil, aynı zamanda varoluşsal bir eylemdir; “Biz buradayız ve gitmeyeceğiz.”
Bugün sumud artık yalnızca Filistinlilerin sözcüğü değil. Küresel ölçekte dayanışma hareketlerinin, sokaklarda yankılanan sloganların, sosyal medyada büyüyen kampanyaların ortak diline dönüştü.
Değerli kaılımcılar,bazı kavramlar insanlığın belleğinde yankılanmadan geçip gitmez.
“Abluka” onlardan biridir.
Abluka;Coğrafi bir daralmayı değil, zamansal bir tıkanmayı da işaret eder bizlere. Yalnızca yolları değil, sesleri, gözleri, düşünceleri ve en çok da yas tutma hakkını kapatır. Gazze uzun zamandır böyle bir kapanmanın içinde yaşıyor. Ölüm burada sessizce değil, sistemli olarak çoğalıyor. Ama bu ölümler, artık istisnai bir dehşet duygusu da üretmiyor; alışılmış bir istatistiğe dönüşüyor.
Ve şimdi, bunca sessizliğin ortasında sulara açılan bir filo var.44 ülkeden oluşan 100’ü aşkın gemi ve binlerce vicdanlı insan…Resmî kayıtlarda “insani yardım girişimi” olarak anılsa da, burada taşınan,sadece çadır ya da ilaç değil; yeni bir umut,hatırlama biçimi, bir direniş yöntemidir.
Değerli dostlar, Gazze’deki ölümler, çağdaş dünyanın unutma refleksinin en çıplak yüzünü ortaya koyar. Her gün haber bültenlerinde geçen ölü sayıları, yalnızca hayatların değil, anlamın da yitirildiğini gösterir.
Ama Sumud Filosu, tam da bu işleyişe bir çentik atmaktadır. Filistin’e yardım götürmek için yola çıkan gemiler, yalnızca ambargo delmek için değil; görünmeyeni görünür kılmak, hatırlanmayanı hatırlatmak için de oradadır. Sumud, bu anlamda bir politik eylemden çok, etik bir hatırlama biçimidir. Sumud Filosu, işte bu sessiz çığlığa kulak veren bir eylemdir. Ne bir devrimci manifesto yayımlar, ne bir otorite hedefi taşır. Ama her yönüyle düzenin kabul ettirdiği “normallik” karşısında bir inat, bir “yapmama” tavrıdır: Görmemeye karşı görme, unutturmaya karşı hatırlama, kuşatmaya karşı ulaşma.
Sumud Filosu,Modern dünyanın ölüme biçtiği suskunluğu bozan bir müdahalenin adıdır. Sessizce ama kararlılıkla şunu söylüyor hepimze: Bu ölümler istatistik değil. Bu kuşatma kader değil. Bu unutma evrensel değil.
Gazze’de iki yıldır yaşanan katliam ve soykırım tahammül edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Gazze’de soykırım suçu açıkça, dünyanın gözünün içine baka baka işlenirken, sivil halka yönelik abluka ile Gazze halkı açlığa mahkûm edilmekte ve uluslararası hukuk açısından tüm suçlar işlenmektedir.
Gazze geri dönülmez bir aşamaya girmiş durumdadır. Atılması gereken ÇOK ACİL bazı adımlar olduğunu hatırlatmak zorundayız.
Gazze’deki mevcut ablukanın kalkması için acil insani koridor oluşturulmalıdır. Bu koridorun oluşturulması amacıyla hareket eden 40'tan fazla ülkeden katılımın olduğu Küresel Sumud Filosu’nun, Türkiye'nin öncülük ettiği bir konsorsiyum veya BM gibi uluslararası kuruluşların nezaretinde, gerektiğinde askeri himaye de oluşturularak Gazze’ye ulaşması ve insani amaçla denizden bir insani koridorun oluşması mutlaka sağlanmalıdır.
Acil insani yardım amaçlı olarak karadan ve havadan da Gazze’ye insani yardım ulaştırılması için ilgili birimlerin hızla görevlendirilmesi gerekmektedir.
Filistin topraklarında soykırım ve sömürge suçlarını işleyenlerin mahkemeler önünde hesap vermelerinin temin edilmesi çağrısını çokça önemsiyoruz. Bu bağlamda İsrail ve Türkiye çifte vatandaşı durumunda olup soykırım suçuna dahil olanların, yabancı terörist savaşçı statüsünde olanların ve Gazze’de soykırım suçuna dahil olanların Türk mahkemelerinde acilen yargılanması gerekmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde bu yargılamalar başlamıştır.
Soykırımcı bir ülkeye lojistik ve insan taşımacılığı noktasında verilen iznin ortaya çıkaracağı insani ve hukuki sorumluluk göz önünde bulundurularak deniz taşımacılığı konusunda alınan kararın, hava taşımacılığı konusunda da alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu amaçla,
- İtalya ve Malezya başbakanlarının küresel sumud filosuna katılan vatandaşlarının güvenliklerini sağlayacaklarını taahhüt ettiler.Yüzlerce Türk vatandaşının bulunduğu filo'da aynı güvencenin Türk katılımcılara da sağlamasını türkiye cumhuriyetinden talep ediyoruz.
Unutulmamalıdır ki İsrail terör örgütü yalnızca Filistinliler için değil bütün insanlık için doğrudan bir tehdit konumundadır. İşgal altındaki Filistin toprakları tamamen terk edilmedikçe; gasp edilmiş şehirler, köyler ve kutsal mekânlar iade edilmedikçe; kalıcı barış ve huzur mümkün olmayacaktır. Filistin topraklarında yaşayan Siyonistler işgalci statüsünde olup, insanlık tarihinin merkezi olan Kudüs’ü bağrında taşıyan topraklar bu işgalden derhal kurtarılmalıdır.
Bu haykırışlarımız belki yalnızca bir tanıklıktır.Kimi zaman tanıklık, en etkili eylemdir. Çünkü bir halk susturulmaya çalışıldığında, onu duymak ve duyurmak bile bir tür direniş olur.
Kıyıda bekleyen bizlere ise şu soru düşüyor: Filo büyük bir kararlılıkla yoluna devam ederken,biz nerede duruyoruz ve ne yapıyoruz?
İÇERİĞE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.